Kadro kalitesi ve bireysel oyuncu performansı açısından Galatasaray’ın favori olduğu bir maçtı. Trabzonspor sezonun yarısı tamamlanmasına karşın “istikrar” sözcüğüne her anlamda uzak bir takım. Abdullah Avcı’nın pek çok gerekçesi vardır elbette. Bazen “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” ama hayal satmaktan iyidir gerçekçi olmak.
Yoksa, böylesi ezici skorların altından kalkmak ve hesap vermek zor olur! Doğrusu uzun yıllardır Trabzonspor’un sahasında böyle ağır bir yenilgi aldığını görmemiştim.
Sayın Avcı size sesleniyorum; çıkın varsa derdinizi anlatın. Kulüp başkanına övgüler yağdırmak yerine öz eleştiri yapın. Sanal düşmanlar yaratmak yerine sorunlara çözüm üretin. Maharet güzel konuşmakta değil, güzel futbol oynatmaktadır.
Gelelim maça; Galatasaray’da Mertens, Zaha, Kerem Aktürkoğlu, Kerem Demirbay, Barış Alper, hatta Kaan Ayhan gibi skora her an katkı sağlayabilecek çok isim vardı. Ya Trabzonspor’da? Tek başına çırpınan Visca dışında yarım porsiyon Bardhi ve biraz da Enis Destan. Hepsi bu kadar.
İstatistikler anlatıyor her şeyi zaten. Takke düştü, kel göründü. Şaşırmayın, bu sonuç normal.
Trabzonspor adına düşündürücü olan, bu kadar çok pozisyonu nasıl verdiği, hücumda neden bu kadar etkisiz kaldığı. Kötü oynarsın ama bu rezilliği kimseye kabul ettiremezsin.
Galatasaray ahım şahım oynayarak kazanmadı. Sadece çalıştığı yerden geldi pozisyonlar. Ev ödevi gibiydi doksan dakika. En zor deplasmanlarından birinde en rahat galibiyetini aldı.
Ev sahibi adına en üzücü olan, taraftar 61. dakika kutlaması yaparken Zaha’nın attığı gol oldu. Avcı ironi yapacaksa buna baksın.
Bu arada hocaya sorum var; takım önde olur ve Bakasetas’ı veda etmesi için oyuna alabilirsiniz. Tribünler alkışlar, hoş bir jest olur. Takım üç farklı yenik iken, kimedir bu mesaj?
Olmuyor sayın Avcı!